Motivasyon günümüzde birçok insanın ortak sorunu. Özellikle anne babalar ve eğitimciler, çocuklarını motive edemediklerinden, çocuklar da derslerde başarılı olamamaktan şikâyetçi. Durum böyle olunca çocuklarla yetişkinler arasında iletişim sorunları yaşanmaya başlıyor. Çocuklar ise bir türlü motive olamadıkları için istedikleri başarıyı gösteremiyor. Ebeveynlerinden ve öğretmenlerinden çoğu zaman olumsuz mesajlar alıyorlar.
Peki, o halde ne yapmalı? Herkesin şikayet ettiği motivasyon sorunu nasıl çözülür? Öncelikle sorunun kaynağına inmek gerekir. Yani sorunu kimler yaşıyor? Tabii ki çocuklarımız. O zaman çocuklarımız yani öğrenciler ne yapmalı ki büyük bir istekle çalışmaya başlasınlar. Şimdi de bu soruya cevap verelim.
Motivasyonu, bir işi yapmak için bireyin içinde duyduğu güçlü bir istek olarak tanımlıyoruz. Yani istek ne kadar güçlü ise o kadar motive olunmuş demektir. Örneğin, "sinemaya gitmek" için güçlü bir isteğiniz varsa mutlaka uygun bir zaman aralığı bulup gidersiniz. Aslında hayatımızdaki bütün işler için de durum böyle değil midir? Yani birinci adım, "istemek"tir. Bir Fransız atasözü: "Bir atı suya (ben terbiyesizim)ürebilirsiniz; ama ona zorla su içiremezsiniz." der. Biz de ise bunun karşılığı "Zorla güzellik olmaz."
İkinci adım ise, "uzak ve yakın hedeflerin ne olduğu"nu belirlemektir.Şu da unutulmamalı ki uzak hedeflere ulaşmak, yakın hedeflerin gerçekleşmesine bağlıdır. Yani ders çalışmak, diploma almak, başarılı olmak, kariyer yapmak gibi bir sıralama çıkıyor karşımıza. Bu denklemde yakın hedef ders çalışmak, uzak hedef ise kariyer yapmak veya başarılı olmaktır.
Üçüncü adım, "başlamak"tır. En büyük sorunlardan birisidir ders çalışmaya başlamak. Çeşitli etkenler, çoğu zaman engel olur bize. Bazen televizyon, bazen bilgisayar veya internet, bazen arkadaşlarımız ve dostlarımızdır. Aslında asıl engel biziz; engel, kendimizi çalışmaya ve başarılı olmaya ikna edememiş olmamızdır. Uzak hedefimize yeterince kilitlenmeyişimiz ve bunun sonucunda da yakın hedefimize asılmayışımızdır.
"Ders çalışmaya başlayamamak" sorununu yakın hedefi küçülterek giderebiliriz. Örneğin, ÖSS veya OKS gibi milyonlarca öğrencinin hazırlandığı bir sınava hazırlanıyorsak ve günlük belirli süre ders çalışmamız ve soru çözmemiz gerekiyorsa hemen yapmamız gerekenleri küçük parçalara ayırmalıyız. Büyük lokmaları yutmaya çalıştığımızda sorunlar yaşadığımız gibi, ara vermeden ve bizi çokça yoracak bir tempoda çalışmak öğrendiklerimizi hazmedememe sorunu yaşatır bize. Yediklerimizden tat almak için küçük lokmalar halinde ve tane tane yememiz gerektiği gibi, çalıştığımız konuları öğrenmemiz içinde konuları parçaları ayırmalıyız.
"Başlayamamak" sorununu gidermek diğer çözüm yolu da ders çalışmaya hemen başlamaktır. Yani şartlar ne olursa olsun hemencecik başlayalım. Gerekirse sonra mola verebiliriz. Unutmayın, "erken kalkan yol alır."
Dördüncü adım da "beklememek"tir. Yani hemen yola koyulmaktır. Motive olamayanların çoğu kendilerine ilham gelmesini bekler. Bu kişiler "Bir ilham gelsin de o zaman aslanlar gibi çalışırım" der. Oysa ki ilham sanatçılara, yazarlara, şairlere ve ressamlara gelir. Onlara da her zaman gelmez "ilham" denilen sihirli değnek. İstenilen, sevilen, arzu edilen şeyler için ilham usulca ve sessizce gelir. Televizyonda güzel bir program, tam donanımlı bir bilgisayar, hemen dünyaya açılabileceğimiz bir internet ve cep telefonumuz kadar bize yakın ve mesajlarıyla sürekli yanımızda hissettiğimiz arkadaşlarımız olduğu sürece ilham yanımıza uğramaz olur.
Bu nedenlerle başarı denklemi öğrencilerin düşündüğü: "Ders çalışma isteğinin uyanması ¢ Ders çalışmaya başlamak ve sürdürmek ¢ Başarı" gibi değildir. Bu denklemde küçük bir yer değişikliği yapmamız gerekir. Yani başarılı olmak için: "Ders çalışmaya başlamak ve sürdürmek ¢ Çalışma isteğinin uyanması ¢ Başarı" şeklinde bir denklem oluşturmalı.
Bu denklemin çalışması için ders çalışmaya başarılı olunan ve sevilen dersle başlamalı. Böylece sıkılıp çalışma odasını terk etmek gibi bir sorunla karşılaşma ihtimali azalır.
Beşinci adımda ise "hayır" demeyi bilmektir. Her şeyden önce kendimize hayır demeliyiz. Yani tembelliğimize ve bizi tembelliğe iten, çalışmaktan alı koyan, dostlarımız gibi görünün ama bizi başarıdan ve öğrenmeden uzaklaştıran yersiz arkadaş davetlerine, zamansız televizyon programlarına, saatlerimizi alan bilgisayarımıza "hayır" demeyi öğrenmeliyiz. Bunlarla ders konusunda tercih yapmalıyız. Bu tercihlerimizde önceliğimiz derslerimiz olmalı. Yani kendimize temel bir başarı ilkesi belirlemeyiz. Önce ders, sonra televizyon gibi.
Başarılı olmak çalışmayı sevmekle mümkündür. Çalışmayı sevmek içinde başarılı olmayı gerçekten ve yürekten istemek gerekir. Yaşadıklarımıza yer yer geri dönüp baktığımızda "keşkeler" yerine "iyi ki yaptımlar" olsun istiyorsak sevdiklerimize ve kendimize karşı sorumluluklarımızı zamanında ve yapılması gerektiği gibi yapmamız gerekir.
Unutmayın, motivasyonsuzluk problemini oluşturan biziz, bunu çözmek için sihirli bir değneğe ihtiyacımız yok. Öncelikle bunu sorun olarak kabul etmemiz ve kurtulmak için niyetlenmemiz gerekir. Sonrasında ise yukarıda sıraladığımız adımları sırasıyla uygulamak kalıyor.
Sevgiyle kalın